Bana Rüzgârlarla Gel

Bana rüzgârlarla gel

Bitmeyen bir umutla bana gel

Bana beklentisiz gel

Pijamalarını bile almadan gel

Sessizlik de olabilir, sohbet de

Bana hiç bir şey planlamadan gel

Kuşkuları bir kenara bırak,

Bana hoşgörüyle gel, sessizce gel,

Bırak düşünmeden dökülsün kelimeler

Bana sevinçle neşeyle gel

Belki bu son görüşmemiz olur

Hayat kısa ne de olsa dostum

Bana hesapsız gel, yürekten gel,

Benimle bir masada yemeye gel

Aynı demlikten içmeye gel

Gözlerin sevgiyle baksın dostum

Samimi bir muhabbete hasretiz, gel

Beni çok özlediğinden, koşarak gel.

Açtım kollarımı seni bekliyorum dostum.

Sana açık her zaman yüreğim ve kapım.

Gel bari sen kıskanma beni

Bari sen kıyaslama kendinle beni

Ne kadar eşsiziz görmüyor musun?

Bana bedenden geçip ruhunla gel

Yüreğinde sevginle gel

Gel sevgini, sevgime katayım

Çorbamı, çayımı seninle paylaşayım.

Yeter ki artık gel dostum…

 

Funda K. Bilgin 4 Şubat 2014

 

Sevgi her zaman bizi beklerken, biz neredeydik?

Bir gün bile geçmedi sevgiden ırak, ya sevdik, ya sevildik ya da sevmeye direndik. Bütün yaptığımız buydu. Kimi zaman farkında olmasak da, hayat bize bunu sundu ve derinlerden gelen sevgi tutamları düştü kucağımıza, sevgi oradaydı ama dokunamadık, göremedik, sevemedik sevgiyi. Korkunç kabuslarda yalnızdık ve bir dipsiz kuyu gibi karanlıktaydık. Yine sevgi uzattı ellerini, sevgi yine bize seslendi. Duymadık, göremedik onu, tatillerde denizlerde yüzerken deniz oldu bizi içinde barındıran, köyümüzün ağaçları oldu, yaprakları rüzgarla raks eden. Sevgi bize yakınlaştıkça kaçtık biz kimi zaman ve uzanamadık onun dallarına, toplayamadık meyvelerini, koklayamadık çiçeğini. Bazen bizi sevmediğini düşündüğümüz biri gibi geldi bize sevgi, onun gözlerinde sadece öfke görebildik; kalbindeki sevgiye başımızı eğip bakmadık. Sonsuzluk gibi görünen uzay boşluğuna yayıldıkça yayıldı sevgi, değmediği tek bir canlı, tek bir hücre, tek bir parçacık yoktu artık. Ama biz içimize alamadık sevgiyi, aldığımız her nefesle içimize çekemedik sevgiyi, gereği gibi alamadık nefesi ve bırakamadık aldığımız nefesi. Bazen kızgınlıkla geldi bize sevgi, bize bağırıp çağırdı, öfkesini üzerimize boşaltı, biz sadece çığlık ve isyan duyuyorduk, o bedenin içinde barındırdığı sevgiyi hissedemedik, biz de ona kızdık, oysa kızdığımız sevgiydi ve var olamayan sevgi dolu ilişkiler. Öfkemizle ellerimizi yumruk yaptık ve etrafa savurduk kendimizden geçip, sevgi yine oradaydı ama biz yine göremedik, çünkü ona bakmıyorduk ya da onu göremiyorduk. Sevginin eksikliğini hissettikçe bize sadece iyi davrananlara sığındık, bilmeden onların içinde olanı, sevginin yanında başka neler vardı dikkat etmedik. Ne de olsa güvendeydik ve bize öfkeli olanlardan uzaktaydık. Bizi kıranlara mesafe koymuştuk. Biz yine bakmadık sığındığımız sakin limanlardaki sevgiye. Yine sevgiye ulaşamadık. Sadece kendimizi iyi hissediyorduk. Limanlarda olamazsak korkuyorduk. Sevgiyi yine göz ardı etmiştik ve biz limansız yapamıyorduk. Yine bakmadık sevgiye, yine dikkat edemedik sevgiye. Sevgiler sevgili oldu, sevgiyi onlarda bulamadık, düşman düştük. Düşmanlar bizi sinirlendirdi, üzdü, kırdı, aldattı onlardan uzaklaştık. Yine sevmeyi bilemedik, yine sevilmedik çünkü biz sevgiyi hiç bilmedik ve onun yüzüne hiç bakmadık, onun ellerini tutmadık, onu hissetmedik. Sadece güvende olmak istedik, sadece zarar görmemek istedik, sadece inanmak istedik. Sevgi her zaman bizi beklerken, biz neredeydik?