Kusurları Olan İnsanlarla İletişim

Yaşamda hareketlerini yanlış bulduğumuz insanlar olabiliyor. Sinirlenip; öfkelenebiliyoruz ve içten içe kendimizi onlardan geri çekiyoruz, sonra bu insanların giderek bütün hareketleri bize batmaya başlıyor. Gün geçtikçe daha itici buluyoruz onları ve onlarla aynı ortamda bulunmak bile istemiyoruz. Unutulmamalı ki, kimilerinin kasıtlı olarak sergilediği kötü davranış modellerini, farkında olmadan sürekli tekrarlayan insanlar da var. Böyle durumlarda onlara, yapıcı ve sevgi dolu bir dille o davranışının karşı tarafı neden olumsuz etkilediğini anlatmak iyi bir çözüm olabilir, o kişilerin farkına varabilmesi için. Şunu da aklımızdan çıkarmamalıyız, hepimizin kusurları var, hepimiz hata yapabiliyoruz, kendimizi net bir şekilde bir aynada görebilmemiz, olduğumuz halin farkına varabilmemiz, aslında kusurlu bulduğumuz insanların da bizler gibi hataları olabilen insanlar olduğunu anlamamızı sağlar.

Özümüzde hepimiz aynıyız, bu dünyaya yaşamaya, öğrenmeye, görmeye, farkına varmaya geliyoruz. Zamanla, yaşadığımız deneyimler, ilişkiler, bizi geliştiriyor, değiştiriyor ve törpülüyor. Şu an olduğumuz halimize gelmemiz zaman alıyor. Kabul etmemiz gereken başka bir gerçek ise her insan yaşama aynı farkındalıkla başlamıyor, her insanın yaşadıklarına yüklediği anlamlar aynı olmuyor. İnsanlar ailesinden, çevresinden ve algısını yönelttiği her bir olgudan, diğer insanlardan farklı etkileniyor. Bir insana ait her hangi bir tutum, karşısındakiler tarafından düşüncesizlik olarak değerlendirilirken, başka bir insan tarafından aynı hareket düşünceli bir davranış olarak değerlendirebiliyor. Bu durum, değerlendiren kişinin, tamamen o andaki ruh haline ve karşısındaki insandan ne beklediğine göre değişebiliyor.

İnsanlarla olan ilişkilerimizde en sık yaptığımız hatalardan bir diğeri ise, karşımızdaki insanların bütün hareketlerinin kendimizle ilgili olduğunu düşünmek, oysa o kişi, o an tamamen kendi iç dünyası ile baş başa durumdayken, sizinle iletişim kursa bile, dikkatini tam olarak size verememiş olabilir. Soru sorduğunuz bir kişi kafasına takılan bir sorunla uğraşıyorken, sizin sorunuza verdiği cevabı tamamen kendi üzerinize alınmanız çok doğru olmayabilir. Her davranış, her söz, her tavır sizinle direk ilgili olmayabilir. Karşınızdaki kişiyi her nasılsa olduğu gibi görebilmek ve bu gerçeği kabul etmek önemlidir. Kişilerin davranışları ve konuşmaları, sizden çok, onların kişiliği ile ilgilidir. Her şeyden siz sorumlu olamazsınız ve her şeyi siz kontrol edemezsiniz.

Sorun yaşadığınız kişilerin, size karşı olumsuz, size karşı tavır alan bir ruh hali içine girdiğini düşünmeye başladığınızda, gerçekte durum böyle olmasa bile, hareketlerinizi ve yaklaşımınızı bu düşünceyi temel alarak ayarladığınız için, durumu siz bir gerçek haline getirirsiniz. Bu davranış biçimi aynı zamanda dışarıya, kendinizden başkasına, bir güç teslimi anlamına da gelir.

Unutulmaması gereken önemli başka bir nokta da, karşınızdaki ile ilk defa ciddi bir sorun yaşadıktan sonra, o insanın o andan itibaren tüm hareketlerini bir hata olarak değerlendirmediğinize, o kişiyi bütünüyle yargılamadığınıza emin olun. Hiç bir insan, her zaman kötü, her zaman hatalı ve her zaman suçlu olamaz. Bir davranışı yargılamakla, bir insanı genel olarak yargılamak tamamen farklı işlerdir. Bunun ayrımını iyi yapmak, aradaki ince çizgiyi görebilmek önemlidir. Hayatınızdaki kusurlu insanlara odaklanmaktan çok, kendi kusurlarınızı değiştirmeye gayret etmeye çalıştığınız bir hayat sizi daha mutlu edecektir. Ne olursa olsun unutmamanız gerekenlerden biri de, bütün olaylarda, tamamen sizin haklı olamayacağınız gerçeğidir. Baştan durumu bu şekilde var saymak, size çözüm getirmediği gibi sorunun çözümünü de baştan engeller.

Daha Mutlu Olmanın Yolu

Yaşamda güzel olanlara odaklanmayı seçebiliriz, ya da sorunlara, olumsuzluklara, çirkinliklere ve kötülüklere odaklanırız. Yaşam süreci bize çok uzunmuş gibi gelir, fakat yaşarken zamana dikkat ettiğimizde, aslında yaşamın hiç de uzun olmadığını anlarız, çocukluğumuz bir çırpıda yaşanır. Gençliğimiz, tatlı heyecanlar ve bitmeyen bir merakla geçer. Olgunluk çağı diye nitelendirebileceğimiz süreç ise yaşlılık/emeklilik dönemine kadar olan süreçtir ve en üretken olabileceğimiz dönemdir belki de. Deneyimler, yaşanmışlıklar, alınan dersler damgasına vurur bu çağa. Bu kısa zamanda neler yapmayı, planladınız, nelere adım attınız ve ne kadar ilerlemeyi seçtiniz. Bu seçimleri bilinçli olarak yapmak ve planlamak önemlidir. Gelişigüzel bir ilerleme bir süre sonra karmaşıklık ve tıkanıklık olarak son bulacaktır. Hangi işe neler yapmak için girdiniz, başka neler yapmak istiyorsunuz. Her zaman yapmayı istediğiniz işler, eğitimine başlamayı istediğiniz, sanatsal, sportif aktivitelere ne zaman başlamayı planlıyorsunuz? Henüz başladığınız veya tam ortasında olduğunuz eylemlerin şu an neresindesiniz, planı ve programı nedir ve gidişatı nedir. Değiştirmeyi düşündüğünüz alışkanlıklar; daha az uyumak, televizyon izlemeyi bırakmak, daha az çay kahve tüketmek ve sigarayı bırakmak, bunları ne zaman hayatınıza geçirmeyi düşünüyorsunuz?

Yaşam yapmayı planladığınız şeyleri yapmaya başlamak bakımından ciddiye alınması gereken bir olgudur. Sorunlar yaşadığınızda, gücünüzü önünüze çıkan engellere, sorunlara ve kişilere veriyorsanız, bu; kişileri ve olayları gereğinden fazla ciddiye aldığınız anlamına gelir. Yaşamda hayatımızda olanların her birine bir görev ve rol biçilmiştir ve bu rol dağıtımını çoğunlukla biz yaparız. Görevlendirdiğiniz insan size bir dersi öğretmeye gelmiştir, bu dersin ne olduğunu öğrenin ve uzatmadan bu kişiyi görevinden alın. Bu kişiyi ve sorunu gözünüzde çok fazla büyütmeyin ve kafanıza takmayın. Aslında bu bir yanılsama ve yaratımı size ait. Yaşam bir oyun alanı aslında ve oyun oynamaya çocukken başlıyoruz, büyüdükçe yaşamın bir oyun alanı olduğunu unutuyoruz. Bu yüzden büyümek, yaşamımıza yorgunluk, mutsuzluk ve keyifsizlik getirebiliyor.

Dinlerde bütün insan ilişkilerinin ilahi bir sistem ve akış dahilinde olduğu belirtilir, fakat bu, olayların sorumluluğunun tamamen yukarıya ait olduğu anlamına gelmez. Olaylar esnasında yapacağınız seçimler ve sizin bu olaylara olan yaklaşımınızın nasıl olacağının seçimi size aittir. Bir de olaylar içinde görmeniz gereken önemli bir nokta da, olaylar karşısında hissedilen duygularınız başka insanlara mı bağımlı yoksa içeriden yani sizin tarafınızdan mı yönetiliyor? Size bağıra çağıran ve hakaretler yağdıran insanlar bütün gün sizin duygu dünyanızı ve neşenizi tekeline mi alıyor yoksa siz duygularınızın efendisi olmayı başardınız mı? Psikolojik şiddet gördüğünüzde anlık moral bozukluğu yaşayabilirsiniz bu doğaldır, fakat konunun üzerinde saatlerce durmanız, bütün gün kafanıza takmanız ve vaktinizi ve enerjinizi intikam planlarına ayırmanız sizi, bu olayın ve bu kişinin ele geçirmesi anlamına gelir. Böyle bir olay yaşadığınızda:

  • Olayla ilgili duygusal bağınızı mümkün olduğu kadar çabuk kesin, olayın ve duygularınızın üzerinde durmayın
  • Olaya mümkün olduğu kadar geniş bir pencereden bakın ve konuyu değerlendirirken, bu olayda kendimle ilgili görmem gereken nedir diye kendinize sorun. Sürekli benzer olaylar yaşamanızdaki, benzer kırgınlık, kızgınlık ve üzüntüler yaşamınızın sebebi, sizin hangi yönünüzle ilgili olabilir ve bu yönünüzü değiştirmenizin yolları nelerdir. Siz bu yönünüzü değiştirirseniz, benzer olaylara ve kişilere vereceğiniz tepki de değişecektir ve artık eskisi gibi üzülmek zorunda değilsiniz.
  • Kişilerin davranış ve sözlerini üzerinize almayı bırakın, bu durum kişinin karakteri ile ilgilidir. Kimsenin huyunu değiştiremezsiniz, fakat o kişinin sevmediğiniz davranışına vereceğiniz tepkiyi değiştirmek sizin elinizde. Bunu yaptığınızda artık tekrar tekrar aynı sorunları yaşıyor olmayacaksınız.