Uzun süreli bir sıkıntıya düştüğünüzde ve bir türlü iyi olmayı başaramadığınızda, kendinizden başkasında çözüm aramak size güçsüzlük gibi gelebilir; fakat işin aslı başka. İyileşmeyi istemeden ve siz hazır olmadan her hangi bir iyileştirici (doktor, psikolog, psikiyatrist, şifacı vs.) sizin için hiçbir şey yapamaz. Kendinize sormanız gereken asıl soru şu: Ben iyileşmek istiyor muyum? Siz gerçekten iyileşmek mi istiyorsunuz; yoksa dertlerinizle ve mazeretlerinizle boğuşmaya devam mı etmek istiyorsunuz? Daha iyi ve mutlu olmak için hazır olmanız ve bunu gerçekten istemeniz gerekmektedir. İyileşme bazen sizde bir şeyin değişmesi anlamına gelir ve sizin eskiden olduğunuzdan daha farklı olmanızı zorunlu kılar; siz de zaten buna henüz hazır olmadığınızdan değişmeye ve iyileşmeye direnirsiniz. Bu sırada halinizden memnun da olmazsınız, bir türlü değişime de yanaşmazsınız.
Değişmeye hazır olduğunuzda iyileştiricilere gidersiniz ve gerçek iyileştiriciler sizde olumlu anlamda fiziksel/ruhsal değişiklik yapmayı başaran insanlardır. Onlar sizde çoğu zaman dışarıdan bakınca görülemeyen bir şeyleri değiştirirler. Kime gittiğinizin çoğu zaman bir önemi yoktur, fakat karşınızdakine ne kadar güvenirseniz o kadar teslim edersiniz kendinizi, bu bakımdan gitmeyi seçtiğiniz kişi önem kazanır. Güven kurulduktan sonra iyileşmeye başlamak daha kolaydır. İyileştiriciye duyduğunuz güven, bir anlamda kendinizi iyileşmeye açmaktır.
Bazen iyileşme hiç beklemediğiniz bir insanla da başlayabilir. O insanın işi iyileştirmek değildir ama onunla konuşurken kafanızdaki kilitleri bir bir açar, siz o an farkına bile varmadan. Sizde değişimin kapısını açmıştır. Bundan sonra geri dönülmez yolculuk başlar. Seçimleriniz, yöntemleriniz ve birlikte çalıştığınız her insan size bir dokunuşla şifa verir bu yolculukta. Yüklerinizi bir bir atmaya başlarsınız. Bu süreç çoğu zaman kolay bir süreç olmaz. Bu güne kadar inandığınız her şeyi bir bir masaya yatırırsınız. Doğru-yanlış diye bir kavram olmadan size ait olup olmadığına göre sınıflandırırsınız. Size faydası olmayanlar ve size ait olmayanlar teker teker giderler hayatınızdan. Bu sancılı bir süreçtir ve zaman alır. Uçurumun sonu gibidir bulunduğunuz an; ya uçurumdan düşersiniz, ya da uçurumdan uçarak daha ferah bir alana inersiniz.
Zaman sonra değişim, size kendinizi getirir ve kendinizde gizli olan hazineyi. Karşılaştığınız hazine göz alıcı ışıltısıyla orada parlamaktadır. Zenginliğiniz işlenmeye hazır değerli bir taş olarak içinizde ışıldar. Sizin artık tek yapmanız gereken o taşı işlemek, işlerken daha da parlatmak ve bu cevherin ışığını etrafa yaymaktır. Artık ışığınız sadece sizi değil etrafınızı da aydınlatmaya başlar. Çevrenizdeki canlılar sizden gelen ışıktan az yada çok etkilenmeye başlarlar. İşte o zaman iyileştirici sizin aracılığınızla asıl amaca hizmet etmiş olur ve İlahi hizmet yerini bulur. İlahi ışık/sevgi sizde genişler ve etrafınızda giderek güçlenen bir ışık çemberi oluşturur. İlahi ışık her canlıda güçlendikçe de yeryüzü biraz daha aydınlanır. Dünya biraz daha ışıkla döner ve her insanın karanlığı biraz daha aydınlanır. Güneş biraz daha parlar. Karar verin ve iyileşin, iyileşirken iyileştirin…
kalemine, yüreğine sağlık… düşüncelerine harfiyen katılıyorum. Bu güzel paylaşımın için teşekkürler…
Ben de teşekkür ederim 🙂