Kendi Yarattığımız Esaret

Her insanın içinde bastırdığı, farkında olmadığı olumsuz yönleri vardır. Bu huylar serbest bırakılsa, çevreden hoş olmayan tepkiler alacak ve belki de dışlanmasına sebep olacaktır. Biz içimizdeki kendimize ait olanı bastırıp, dışarıya olduğumuzdan farklı görünmeye çalışırken, aslımızı ve bize ait olanı dışlamış ve bastırmış oluruz. O davranışların içimizin derinliklerinden başka gidecek yeri yoktur ve o hala oradadır. Bizi bırakıp gidemezler ve bizler de onlardan özgürleşemeyiz. Kabul etmeyip, bu çok yanlış, ya da bu bana ait bir düşünce olamaz diye düşünüp bastırdıkça bize daha çok bağlanan ve hayatımıza yansıtılmayı bekleyen bu huylar fırsat buldukça bize kendini dışarıdan hatırlatır, çeşitli kimliklere bürünerek bize kendini gösterirler. Yadsınanlar bize sık sık dışardan uğrar ve aslında içimizden gitmek ister. Çünkü onlar da rahat değillerdir oraya hapsolmaktan.  Örneğin biz dedikoducu kimliğimizi görmezden gelip, içimize bastırdıkça kimi zaman öyle bir zamanda öyle bir diyalog yaşarız ki, hayatımız ciddi bir çıkmaza girer.

Kimlikler ve özellikler her zaman keşfedilmeyi bekleyen dinamiklerdir, tek yapılması gereken, onların var olduğunu, orada bulunduklarını görmek ve kabul etmektir ve böyle farkında olarak yaşadığımız deneyimler bizi bir sonraki düzeye taşırlar. Biz inkar ettikçe, hayır ben kıskanç biri değilim, hayatımda kimseyi kıskanmadım gibi düşüncelerde ısrar ettikçe, başımıza gelenler bizi bize göstermeye devam edecektir. Biz insanız, zaten mükemmel değiliz. Bırakalım da neysek o olalım, aksi halde tüm pisliklerimizi attığımız poşeti bağlamaya çalışırken, poşet patlayacak ve tüm pislikler etrafa dağılacak. Oysa o çuvala atmadan düşünsek ya da çuvaldakilere bir göz gezdirsek, olanı göreceğiz ve kabul edeceğiz ve sonra o özelliği git gide daha iyisine dönüştüreceğiz. Kendimize hata yapma izni de vermeliyiz,  biz hatasız değiliz, mükemmeli oynamaktan vaz geçmeliyiz. Hatalarımızla, günahlarımızla olumsuz yanlarımızla yaşıyoruz ve yeryüzünde var oluyoruz. Ancak hatalarını gören insan gelişmeye başlayabilir. Benim hatam yok, kusursuzum kibri peygamberlerde bile var olmadı. Peygamberler bile kendilerine ait olmayan hataların, kendi hataları olduğunu kabul ettiler. Biz bir insanız ve sadeleşmeye ihtiyacımız var. Kendimize ait olanı ortaya çıkarmaya, sadeleşmeye ve sonra gelişmeye, dönüşmeye ve ilerlemeye ihtiyacımız var. Eylemler kabul edilenlerle gerçekleşir. Kabul etmeyip yadsıdığımız her şey bizim için külçe ağırlığında yükler anlamına gelir. Bu yükleri taşımaya gönüllü olmak ise kendi esaretinden kurtulmayı reddetmek anlamına gelir. Kendi yarattığımız esaretten daha zor bir mahpus yoktur. Kendi yarattığımız parmaklıkların görünmezliği, bizi kendimize hapseder. Bu durumda başkaları bizim için hiçbir şey yapamaz. Özgürleşmek için basit olmak ve sadeleşmek gerekir. Hayat çocukluğumuzda bize ait olanlarla yaşanabilecek bir dünyadır: Özgürlük ve hayaller.

Özgürleşmek ve görmezden geldiğimiz yönlerimizi görmek için, içimizde var olan, varlıklarını inkar ettiğimiz ya da görmeyi reddettiğimiz yönlerimizi kabul etmemiz gerekir. Özgürleşmek; yargılamadan sevgiyle şefkatle kendimize bakmamız ve sonra onları bir bir açığa çıkarmamızla mümkündür. Her olumsuz huy, davranış bizde de olabilir. Fakat sadece önyargısız ve gerçek mütevazilikle bakıldığında görülebilirler. Onların, orada olduğunu kabul etmeyip reddedeceğiniz bir tutumla onlara bakarak; onları karanlıktan ışığa çıkarmanız mümkün değildir. İçinize dönün ve sadece bakın, yargılamadan, korkmadan, olgunluk ve alçak gönüllükle içinize dönün.

Mutlaka az ya da çok içinizde var olan ve görülmeyi bekleyen kıskançlık, dedikoduculuk, kin ve nefret, yargılama, kibir gibi huylar var. Siz onları görüp kabul etmedikçe, onlar size rağmen özgürleşip gidemezler. Görün, kabul edin, başka türlüsünü bilmiyorsanız onları açığa vurun ve bu deneyimle bir sonraki gelişim düzeyine geçin. Görmezden geldikçe, inkar ettikçe ve varlığını kabul etmedikçe kötü huylar sizden gitmeyecek, varlıklarıyla size yük olacak ve sizin gelişiminizi, olgunlaşmanızı engelleyecek. Sizden gidemeyen kötü huylar sizin daha mutlu ve sağlıklı olmanızı engelleyecek.

Yeni yılda kendi yarattığınız mahpuslardan kurtulun, özgürleşin ve hafifleyin. Güzellikler ve değişim en kolay yoldan size gelsin.

30 Aralık 2013 Funda K. Bilgin

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir