Yaşamda güzel olanlara odaklanmayı seçebiliriz, ya da sorunlara, olumsuzluklara, çirkinliklere ve kötülüklere odaklanırız. Yaşam süreci bize çok uzunmuş gibi gelir, fakat yaşarken zamana dikkat ettiğimizde, aslında yaşamın hiç de uzun olmadığını anlarız, çocukluğumuz bir çırpıda yaşanır. Gençliğimiz, tatlı heyecanlar ve bitmeyen bir merakla geçer. Olgunluk çağı diye nitelendirebileceğimiz süreç ise yaşlılık/emeklilik dönemine kadar olan süreçtir ve en üretken olabileceğimiz dönemdir belki de. Deneyimler, yaşanmışlıklar, alınan dersler damgasına vurur bu çağa. Bu kısa zamanda neler yapmayı, planladınız, nelere adım attınız ve ne kadar ilerlemeyi seçtiniz. Bu seçimleri bilinçli olarak yapmak ve planlamak önemlidir. Gelişigüzel bir ilerleme bir süre sonra karmaşıklık ve tıkanıklık olarak son bulacaktır. Hangi işe neler yapmak için girdiniz, başka neler yapmak istiyorsunuz. Her zaman yapmayı istediğiniz işler, eğitimine başlamayı istediğiniz, sanatsal, sportif aktivitelere ne zaman başlamayı planlıyorsunuz? Henüz başladığınız veya tam ortasında olduğunuz eylemlerin şu an neresindesiniz, planı ve programı nedir ve gidişatı nedir. Değiştirmeyi düşündüğünüz alışkanlıklar; daha az uyumak, televizyon izlemeyi bırakmak, daha az çay kahve tüketmek ve sigarayı bırakmak, bunları ne zaman hayatınıza geçirmeyi düşünüyorsunuz?
Yaşam yapmayı planladığınız şeyleri yapmaya başlamak bakımından ciddiye alınması gereken bir olgudur. Sorunlar yaşadığınızda, gücünüzü önünüze çıkan engellere, sorunlara ve kişilere veriyorsanız, bu; kişileri ve olayları gereğinden fazla ciddiye aldığınız anlamına gelir. Yaşamda hayatımızda olanların her birine bir görev ve rol biçilmiştir ve bu rol dağıtımını çoğunlukla biz yaparız. Görevlendirdiğiniz insan size bir dersi öğretmeye gelmiştir, bu dersin ne olduğunu öğrenin ve uzatmadan bu kişiyi görevinden alın. Bu kişiyi ve sorunu gözünüzde çok fazla büyütmeyin ve kafanıza takmayın. Aslında bu bir yanılsama ve yaratımı size ait. Yaşam bir oyun alanı aslında ve oyun oynamaya çocukken başlıyoruz, büyüdükçe yaşamın bir oyun alanı olduğunu unutuyoruz. Bu yüzden büyümek, yaşamımıza yorgunluk, mutsuzluk ve keyifsizlik getirebiliyor.
Dinlerde bütün insan ilişkilerinin ilahi bir sistem ve akış dahilinde olduğu belirtilir, fakat bu, olayların sorumluluğunun tamamen yukarıya ait olduğu anlamına gelmez. Olaylar esnasında yapacağınız seçimler ve sizin bu olaylara olan yaklaşımınızın nasıl olacağının seçimi size aittir. Bir de olaylar içinde görmeniz gereken önemli bir nokta da, olaylar karşısında hissedilen duygularınız başka insanlara mı bağımlı yoksa içeriden yani sizin tarafınızdan mı yönetiliyor? Size bağıra çağıran ve hakaretler yağdıran insanlar bütün gün sizin duygu dünyanızı ve neşenizi tekeline mi alıyor yoksa siz duygularınızın efendisi olmayı başardınız mı? Psikolojik şiddet gördüğünüzde anlık moral bozukluğu yaşayabilirsiniz bu doğaldır, fakat konunun üzerinde saatlerce durmanız, bütün gün kafanıza takmanız ve vaktinizi ve enerjinizi intikam planlarına ayırmanız sizi, bu olayın ve bu kişinin ele geçirmesi anlamına gelir. Böyle bir olay yaşadığınızda:
- Olayla ilgili duygusal bağınızı mümkün olduğu kadar çabuk kesin, olayın ve duygularınızın üzerinde durmayın
- Olaya mümkün olduğu kadar geniş bir pencereden bakın ve konuyu değerlendirirken, bu olayda kendimle ilgili görmem gereken nedir diye kendinize sorun. Sürekli benzer olaylar yaşamanızdaki, benzer kırgınlık, kızgınlık ve üzüntüler yaşamınızın sebebi, sizin hangi yönünüzle ilgili olabilir ve bu yönünüzü değiştirmenizin yolları nelerdir. Siz bu yönünüzü değiştirirseniz, benzer olaylara ve kişilere vereceğiniz tepki de değişecektir ve artık eskisi gibi üzülmek zorunda değilsiniz.
- Kişilerin davranış ve sözlerini üzerinize almayı bırakın, bu durum kişinin karakteri ile ilgilidir. Kimsenin huyunu değiştiremezsiniz, fakat o kişinin sevmediğiniz davranışına vereceğiniz tepkiyi değiştirmek sizin elinizde. Bunu yaptığınızda artık tekrar tekrar aynı sorunları yaşıyor olmayacaksınız.